باب: إذا
جامع في رمضان.
29- Ramazan Da Oruçlu İken Cinsel İlişkiye Girmek
-ويذكر
عن أبي هريرة
رفعه: (من أفطر
يوما من رمضان،
من غير عذر
ولا مرض، لم
يقضه صيام
الدهر وإن
صامه). وبه قال
ابن مسعود. وقال
سعيد بن
المسيب
والشعبي وابن
جبير وإبراهيم
وقتادة وحماد:
يقضي يوما
مكانه.
Ebu Hureyre'nin merfu
olarak şöyle bir rivayet naklettiği zikredilmiştir: "Herhangi bir zorunlu
sebep ve hastalık olmadığı halde Ramazan'da bir gün oruç tutmayan kişi ömrü
boyunca oruç tutsa o günün orucunu kaza etmiş olmaz." Abdullah İbn Mes'ud da bu görüştedir. Saîd İbnü'I-Müseyyeb,
Şa'bî, İbn Cübeyrf İbrahim en-Nehaî, Katade ve Hammad ise, tutulmayan
orucun kaza edileceğini söylemişlerdir.
حدثنا
عبد الله بن
منير: سمع
يزيد بن هارون:
حدثنا يحيى،
هو ابن سعيد:
أن عبد الرحمن
بن القاسم
أخبره، عن
محمد بن جعفر
بن الزبير بن
العوام بن
خويلد، عن
عباد بن عبد
الله بن الزبير
أخبره: أنه
سمع عائشة رضي
الله عنها
تقول:
إن
رجلا أتى
النبي صلى
الله عليه
وسلم فقال: إنه
احترق. قال:
(مالك). قال:
أصبت أهلي في
رمضان. فأتي
النبي صلى
الله عليه وسلم
بمكتل يدعى
العرق، فقال:
(أين المحترق).
قال: أنا، قال:
(تصدق بهذا).
[-1935-] Aişe (r.anha)'dan nakledildiğine göre yandığını söyleyen bir sahabî Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Ne
oldu sana?!" diye sorunca, o sahabi;
"Ben Ramazan'da eşimle cima ettim" dedi. Bu sırada Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir
sele hurma getirildi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Nerede o yanan adam?" deyince, o zat: "Buradayım"
diyerek ortaya çıktı. Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem de ona: "Bunu sadaka olarak
dağıt!" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu Davud
savm; Müslîm, savm; Tirmizî, savm; Ahmet b. Hanbel, II, 208,
241, 281, 516; Muvatta, sıyâm
28, 29; Dârimî, savm 19
AÇIKLAMA: İmam Buharî bu
başlık altında kendi isteğiyle ve şuurlu olarak Ramazan ayında oruçlu iken
cinsel ilişkiye giren kişinin keffaretle yükümlü
olacağını ele almaktadır. İbn Battal şöyle demiştir:
"İmam Buharî, bu hadisi naklederek, Ramazan'da
bilerek yemenin veya içmenin de cinsel ilişkiye kıyasla keffareti
gerektirdiğine işaret etmiştir. Burada cinsel ilişki ile yeme veya içme
arasındaki ortak nokta, kasıtlı olarak orucu bozan yollarla Ramazan ayının
saygınlığını çiğnemektir."
Zeynüddin İbnü'l-Müneyyir'in
konuyla ilgili açıklamaları da aynı doğrultudadır: "İmam Buharî başlıkta sadece cinsel ilişkiye değinmiştir. Çünkü keffaretle ilgili olarak nakledilen müsned
rivayetlerde söz konusu edilen cinsel ilişkidir. Fakat İmam Buharî
başlık altında genel olarak orucu bozmayı ele alan rivayetlere değinmek
suretiyle yeme ve cinsel ilişki yoluyla orucu bozmanın aynı kapsamda
değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir."
Ancak bana kalırsa İmam Buharî başlık
altındaki rivayetleri nakletmekle, orucun bozulması durumunda orucu kaza
etmenin vacip olup olmadığı konusunda selef-i salihin
arasında görüş ayrılıklarının bulunduğuna ve cinsel ilişkinin kesinlikle keffareti gerektirdiğine İşaret etmiştir.
İbnü'l-Müneyyir konu hakkında özetle şu
değerlendirmeyi yapmıştır; "...Ömrü boyunca oruç tutsa o günün orucunu
kaza etmiş olmaz." Bu ifade, Ramazan'da oruç tutmayan kişinin, orucun
vaktinde eda edilmesi dolayısıyla elde edilen sevap ve fazileti kaza yoluyla
asla elde edemeyeceği anlamına gelir. Bu konunun özel yönüdür. Fakat genel
anlamda baktığımızda tutulmayan oruçlar kaza edilir. Bu ifadeye bakarak orucu
kaza etmenin asla olmayacağı söylenemez." Ibnü'l-Müneyyir'in bu değerlendirmesinin zorlama bir yorum olduğu
açıktır.
Ebu Hureyre'nin naklettiği rivayette
yandığını söyleyen adamın: "Tükendim, bittim!" dediği kayıtlıdır.
Buna göre, Hz. Aişe rivayetinde geçen yanmak ifadesi,
Ebu Hureyre rivayetindeki
"Tükendim, bittim!" sözünü açıklamaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla bu sahabi, herhangi bir günah İşleyen kişinin cehennemde azap
göreceğine inandığı için yaptığı iş dolayısıyla yandığını söylemiştir. Zaten
Hz. Nebi (s.a.v) de: "Nerede o yanan adam?" diye sorarak yanma
vasfını ona isnat etmiştir. Bu da söz konusu kişinin böyle bir fiilde ısrar
ederse gerçekten de yanma cezasını hak edeceğine İşaret etmektedir. Ayrıca bu
ifade olayın kahramanı olan sahabinin ileride
açıklanacağı gibi kendi isteğiyle ve bilinçli olarak cinsel ilişkiye girdiğini
göstermektedir.
باب: إذا
جامع في رمضان،
ولم يكن له
شيء، فتصدق
عليه فليكفر.
30- Ramazanda Cinsel İlişkiye Girdiği Halde Keffareti
Ödemek İçin Hiçbir Şeyi Olmayan Birisinin Kendisine Verilen Sadakayı Keffareti Ödemek İçin Kullanması
حدثنا
أبو اليمان:
أخبرنا شعيب،
عن الزهري قال:
أخبرني حميد
بن عبد
الرحمن: أن
أبا هريرة رضي
الله عنه قال:
بينما
نحن جلوس عند
النبي صلى
الله عليه
وسلم، إذ جاءه
رجل فقال: يا
رسول الله،
هلكت. قال: (مالك).
قال: وقعت على
امرأتي وأنا
صائم، فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (هل تجد
رقبة تعتقها).
قال: لا. قال:
(فهل تستطيع
أن تصوم شهرين
متتابعين).
قال: لا. فقال:
(فهل تجد
إطعام ستين
مسكينا). قال:
لا. قال: فمكث
النبي صلى
الله عليه
وسلم. فبينا
نحن على ذلك
أتي النبي صلى
الله عليه
وسلم بعرق فيه
تمر، والعرق
المكتل، قال:
(أين السائل).
فقال: أنا. قال:
(خذ هذا فتصدق
به). فقال الرجل:
أعلى أفقر مني
يا رسول
الله؟. فوالله
ما بين
لابتيها،
يريد
الحرتين، أهل
بيت أفقر من
أهل بيتي.
فضحك النبي
صلى الله عليه
وسلم حتى بدت
أنيابه ثم
قال: (أطعمه
أهلك).
[-1936-] Ebu Hureyre'nin şöyle
dediği nakledilmiştir: "Biz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'İn
huzurunda otururken bir adam çıkageldi ve: "Ey Allah'ın Resulü, ben
tükendim, bittim!" dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem: "Ne oldu sana?!"
diye sorunca adam: "Ben oruçlu iken eşimle cinsel ilişki kurdum!"
diyerek karşılık verdikten sonra Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ile aralarında şu konuşma geçti: Azat
edebileceğin bir köle bulabilir misin? Hayır! Peki iki ay hiç ara
vermeden oruç tutabilir misin? - Hayır! - Altmış yoksulu doyurma imkanın var mı? -
Hayır!
Bundan sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir
süre bekledi. Biz de orada iken Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e bir sele dolusu hurma getirildi.
Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Soruyu soran adam nerede?" deyince adam:
"Buradayım" diyerek ortaya çıktı. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
de ona: "Bunu al ve sadaka olarak dağıt!" buyurdu. Adam: "Benden
daha fakir olanlara mı ey Allah'ın Resulü?! Allah'a
yemin ederim ki, Medine'nin şu iki kara tepesi arasında benim ailemden daha
fakir ve yoksul bir aile bulamazsın!" deyince Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem
dişleri görünecek kadar güldü ve ardından: İyi öyleyse, bunu ailene
yedir!" buyurdu."
AÇIKLAMA: İmam Buharî'nin konu
başlığında kullandığı ifade, bu bölümde kişinin bilinçli ve iradeli olarak
Ramazan'da cinsel ilişkiye girmesinin ele alınacağını göstermektedir. Bu
başlıkta ayrıca keffareti ödeme imkanına
sahip olmayan kimselere, bu keffareti karşılayacak
kadar sadaka verilmesi durumunda bunun keffareti
ödemek için kullanılması gerektiği belirtilmektedir. İmam Buharî'nin
başlıkta kullandığı ifade, kişi kefareti ödeme imkanından
yoksun olsa bile bu sorumluluğun zimmetinden düşmeyeceğini göstermektedir.
Ebu Hureyre'nin naklettiği rivayete göre
olayın kahramanı olan sahabî, daha önce geçen Hz. Aişe rivayetindeki "yandım" lafı yerine
"tükendim, bittim" demiştir. İbn Ebu Hafsa rivayetinde ise bu sahabinin sözü: "Ben kendimi tükenip bitmiş biri
olarak görüyordum" demiştir. Bu ifadeler göz önünde bulundurularak söz
konusu sahabinin şuurlu ve iradeli olarak cinsel
ilişkiye girdiği sonucuna varılmıştır. Çünkü yanmak (ihtirak)
ve bitip tükenmek (helak) kelimeleri, sonuç itibariyle yanmaya ve helak olmaya
götüren İsyan anlamında kullanılan mecazi ifadelerdir.
Burada bu ifadeleri kullanan sahabî, adeta olması
beklenen sonucu olmuş, gerçekleşmiş gibi anlatmış ve konu üzerine daha fazla
vurgu yapmak maksadıyla geçmiş zaman kipi kullanmıştır. Bu durum açıkça göstermektedir
ki, bu hadis unutarak cinsel ilişkiye giren kimseye keffaret
gerekmeyeceğini söyleyen alimlere karşı bir delil
olarak kullanılamaz. Alimlerin çoğunluğuna ve İmam
Malik'in konuyla ilgili yaygın olarak bilinen kanaatine göre unutarak cinsel
ilişkiye giren kimseye keffaret gerekmezken, Ahmed İbn Hanbel
ile bazı Malikîler keffaret gerektiği görüşün kabul
etmişlerdir. Keffaret gerektiğini söyleyen alimler, konuyla ilgili olarak nakledilen rivayetlerde
kişinin iradeli olarak veya unutarak bu fiili gerçekleştirdiğine dair herhangi
bir açıklama yapılmamış olmasını gösterirler. Bilinen kaide gereğince hakkında
ayrıntılı açıklama yapılmayan herhangi bir fiil, genel hüküm (umum) ifade eden
sözlü bir ifade gibi değerlendirilir.
Fakat bu görüşe şöyle karşılık vermek mümkündür: "Olayın
kahramanının, tükendim - bittim, yandım demesi onun durumunu açıkça ortaya
koymaktadır. Bu da onun bu işi iradeli ve bilinçli olarak yaptığını ayrıca
böyle bir fiilin oruçluya haram olduğuna dair bilgisinin var olduğunu göstermektedir."
Bu rivayet, herhangi bir günah işledikten sonra bunun hükmünü
sormak üzere gelen kişiye ta'zir cezası
uygulanmayacağını gösterir. Nitekim Hz. Nebi (s.a.v), söz konusu kişi işlediği
günahı itiraf ettiği halde ona ceza uygulanmasını emretmemiştir. Zaten İmam Buharî bu rivayete had cezalarını ele aldığı bölümde de yer
vererek buna İşaret etmiştir.
Ebu Sevr ve İbnü'l-Münzir'in
de aralarında bulunduğu alimlerin çoğunluğuna göre
cinsel ilişki durumunda kadın da keffaretle yükümlü
olur. Bununla birlikte kadının hür veya cariye olması ile isteyerek cinsel
ilişkiye girmesi veya cinsel ilişkiye zorlanması arasında kadına keffaretin gerekip gerekmediği konusunda alimler arasında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Şafiîler,
Ramazan'da cinsel ilişkiye giren kadının keffaretle
yükümlü olmadığını kabul etmişlerdir. Onlar bu görüşlerine delil olarak, bu
rivayette Hz. Nebi'in (s.a.v), konu hakkında
ayrıntılı açıklamaya ihtiyaç bulunmasına rağmen kadının keffaretle
yükümlü olduğuna dair bir açıklama yapmamasını gösterirler.
Rivayetin kahramanı olan sahabinin:
"Benden daha fakir olanlara mı ey Allah'ın Resulü?!"
demesi, "bu sadakayı benden daha fakir olanlara mı dağıtayım ey Allah'ın
Resulü?!" anlamına gelir. Bu da söz konusu sahabinin,
Hz. Nebi'in
(s.a.v) hurmaların sadaka olarak damıtılmasıyla ilgili emrini, fakir
olanlara dağıtmak şeklinde anladığını gösterir.
Hz. Nebi'in (s.a.v) dişleri görünecek
kadar güldüğünü ifade eden bu rivayet, O'nun (s.a.v) gülmesinin kahkaha değil,
tebessüm ve gülümseme şeklinde olduğunu vurgulayan rivayetlerle birlikte
değerlendirilmelidir. Dolayısıyla burada da Resulullah'ın
(s.a.v) gülmesini tebessüm etmek / gülümsemek şeklinde anlamak gerekir.
Bununla birlikte Resul-İ Ekrem'in (s.a.v) gülmesiyle ilgili olarak şu
açıklamalar da yapılmıştır:
1- Hz. Nebi (s.a.v) ahiretle ilgili
bir mesele söz konusu ise güler, fakat dünya hakkındaki meselelerde tebessümün
ötesine geçmezdi.
2- Olayın kahramanı olan şahıs, Hz. Nebi'in
(s.a.v) huzuruna gelirken işlemiş olduğu fiile verilecek cezanın korkusu
yanında imkan ölçüsünde kendisini bu durumdan
kurtaracak bir çözüm yolunun bulunması ümidini taşıyordu. Resulullah
(s.a.v) ona kolaylık sağlayacak farklı çözüm yolları Önerdikçe keffaret olarak dağıtılması için verilen hurmalara da göz
dikti. İşte Resul-i Ekrem (s.a.v) onun durumundaki bu değişikliği görünce
güldü.
3- Hz. Nebi {s.a.v), adamın olayı çok
güzel ve esprili bir üslupla anlatması, maksadına ulaşmak için etkili
yöntemlere başvurması karşısında gülümsemekten kendisini alamamıştır.
(Resulullah (s.a.v): "İyi
öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurdu.) Bu konuyla İlgili olarak İbn Dakîki'l-îyd
şu açıklamaları yapmıştır: "Oruç keffareti
hakkındaki bu olay esas alınarak farklı görüşler ileri sürülmüştür:
1- Bu rivayet, keffaretin, ödenmesinin
neredeyse imkansız olması durumunda düşeceğini
göstermektedir. Çünkü kişi keffareti kendisi ve
ailesi yararına kullanamaz; kendisine ve ailesine bunları harcayamaz. Zaten bu
rivayette Hz. Nebi (s.a.v), söz konusu kişiye keffareti
yerine getirme imkanına kavuştuğu zaman bu
yükümlülüğü ifa etmesi, o ana kadar bu yükümlülüğün bir zimmet borcu olarak
kalacağı yönünde bir açıklama yapmamıştır. Şafiîlerden nakledilen görüşlerden
biri bu doğrultudadır. Malikîlerden İsa İbn Dinar da
kesin bir ifade le bu görüşü dile getirmiştir.
2- Evzaî'ye göre böyle bir durumla
karşı karşıya kalan oruçlu Allah'tan af, nağfiret
diler ve bir daha böyle bir işe kalkışmaz.
3- Alimlerin çoğunluğu ise keffaretin bir yükümlülük olarak devam edeceğimi ve ifa
imkanının güçleşmesi halinde dahi düşmeyeceğini kabul etmişlerdir, burada Hz.
Nebi (s.a.v) söz konusu kişiye hurmaları verirken bunları keffaret
olarak ailesine yedirmesini öğütlememiştir.
Ancak bu görüşün ardından ayrıntılarda görüş ayrılıkları
olmuştur:
1- Zührî'ye göre bu hüküm rivayette
sözü geçen kişiye hastır. İmamü'l-Harameyn
de bu görüşe meyletmiştir. Fakat "Aslolan
hükümlerin kişiye has olmamasıdır" kaidesi gereğince bu görüş kabul
edilmemiştir.
2- Bazı bilginlere göre bu rivayet neshedilmiştir.
Fakat bunlar bu rivayeti nesheden delili
açıklamamışlardır.
3- Hz. Nebi (s.a.v): "İyi öyleyse, bunu ailene yedir!"
derken, kişinin nafakasını karşılamakla yükümlü olmadığı yakınlarını kasdetmiştir. Şafiîlerden bir kısmı da bu görüşü kabul
etmiştir."
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
1- Kişi, dinin emirlerine aykırı davrandığı zaman bunun hükmünü
sorup öğrenmelidir.
2- Herhangi bir konu hakkında bilgi öğrenmek üzere gelenlere
yumuşak davranmak, konuyu öğretirken ve anlatırken kaba davranmamak ve bu
kimselere dini sevdirecek bir yöntem geliştirmek gerekir.
3- İşlenen günahlar için pişmanlık duymak ve günahlar
dolayısıyla korkup ürpermek güzel bir haslettir.
4- Mescitte ilim öğrenmek, Allah'ı zikretmek gibi namaz
dışındaki bazı dînî İşler İçin oturulabilir.
5- Gülmeyi gerektiren bir sebep varsa mescitte gülmek mümkündür.
6- Eğer gerekli İse kişinin ailesi ile olan özel durumunu
anlatması mümkündür.
7- Kişi, söylediği sözün muhatap nezdinde kuvvet kazanması için
yemin edebilir.
8- Başka yollarla öğrenme imkanı yoksa
kişinin kendisi hakkında verdiği bilgilere itibar edilir. Zira Hz. Nebi
(s.a.v), kendisine soru sormaya gelen sahabinin
herkesten fakir olduğunu ifade eden haberine dayanarak: "İyi öyleyse, bunu
ailene yedir!" buyurmuştur. Bununla birlikte söz konusu kişinin gerçekten
doğru söylediğine dair bazı karineler de bulunmuş olabilir.
9- İbadet konusunda insanlara yardımcı olmak ve müslümanı zor durumdan kurtarmak için çalışmak iyi bir
davranıştır.
10- Kişi ihtiyaç fazlasını dağıtabilir.
11- Ödenecek keffaretler tek bir
aileye verilebilir.
12- Zor durumda olan bir kimse, elinde bulunan malzemenin veya
gıdanın tamamını veya bir kısmını zor durumda olan başka birisine vermekle
yükümlü değildir.
باب: المجامع
في رمضان، هل
يطعم أهله من
الكفارة إذا
كانوا محاويج.
31- Ramazanda Cinsel İlişkiye Giren Bir Kimse Keffareti Muhtaç Olan Ailesine Yedirebilir Mi?
حدثنا
عثمان بن أبي
شيبة: حدثنا
جرير، عن منصور،
عن الزهري، عن
حميد بن عبد
الرحمن، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه:
جاء
رجل إلى النبي
صلى الله عليه
وسلم فقال: إن
الآخر وقع على
امرأته في
رمضان. فقال:
(أتجد ما تحرر
رقبة). قال: لا.
قال: (فتستطيع
أن تصوم شهرين
متتابعين).
قال: لا. قال:
(أفتجد ما
تطعم به ستين
مسكينا). قال:
لا. قال: فأتي
النبي صلى
الله عليه وسلم
بعرق فيه تمر، وهو
الزبيل، قال:
(أطعم هذا عنك).
قال: على أحوج
منا، ما بين
لابتيها أهل
بيت أحوج منا.
قال: (فأطعمه
أهلك).
[-1937-] Ebu Hureyre (r.a.)'in
şöyle dediği nakledilmiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna bir adam
geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü, işe yaramaz bir adam Ramazanda eşiyle
cinsel ilişkiye girdi!" dedi ve sonra Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ile aralarında şu konuşma geçti: -
Bir köleyi hürriyetine kavuşturma imkanı bulabilir misin? -
Hayır! - Peki iki ay hiç ara vermeden oruç
tutmaya gücün yeter mi? - Hayır! - Altmış yoksulu
doyurma imkanın var mı? - Hayır!
Bu sırada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir sele dolusu hurma getirildi. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: ona:
"Bunu al ve kendi adına muhtaçlara yedir!" buyurdu. Adam: "Bizden
daha muhtaç olanlara mı ?! Medine'nin şu iki kara
tepesi arasında bizden daha yoksul olanı yok ki!" deyince Resul-i Ekrem: "İyi
öyleyse, bunu ailene yedir!" buyurdu."